Günümüzde en sık görülen kanser türlerinin başında akciğer kanseri geliyor. Akciğer kanserinden korunma yollarına dikkat çekmek amacıyla Kasım ayı “Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı” olarak kabul ediliyor. Akciğer kanserinin günümüzde hem kadınlar hem de erkekler için kanser ilişkili ölümlerin en sık sebebi olduğuna dikkat çeken Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) Akciğer Kanseri Çalışma Grubu Başkanı Doç. Dr. Pınar Akın Kabalak; “Akciğer kanseri hem görülme sıklığı hem ölüm oranları yüksek olan ama erken evrede tanı koyulduğunda iyileşme şansı olan bir kanser türüdür” açıklamasını yaptı.
Hızla artan, gelişen tedavi olanaklarına rağmen Amerikan Kanser Derneği’nin 2023 yılı verilerine göre yeni tanı alan yaklaşık 230 bin olguda yüzde 20 ölüm oranı beklendiği uyarısını yapan Doç. Dr. Kabalak, hastalıkla ilgili şu bilgileri verdi; “Özellikle 50 yaş ve üzeri, yılda 20 paketten fazla sigara kullanan bireyler yüksek risk altındadır. Pasif sigara maruziyeti olan, çevresel veya mesleki riske maruz kalan bireyler de en az sigara içenler kadar riskli durumdadır. 3 haftadan uzun süren öksürük, balgamdan kan gelmesi, nedeni açıklanamayan göğüs ve sırt ağrısı, istemsiz kilo kaybı, iştahsızlık, ses kısıklığı, göz kapağında düşme, vücutta ele gelen şişlik, yüz ve boyunda şişlik gibi uyarıcı belirtiler dikkate alınıp, mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.”
Doç. Dr. Kabalak, akciğer kanserinden korunmada özellikle tütünle mücadelenin ve erken taramanın önemine dikkat çekerek şunları söyledi.
“Türkiye Kanser Kontrol Programı 2016 Raporu’na göre sigara içme oranı yüzde 31,2 olarak belirlendi. Bu oran çok yüksektir. Özellikle günümüzde genç nüfus arasında sigaraya başlama yaşı oldukça erkendir. Sigaranın yanı sıra 13-15 yaş arası gençlerde nargile içilmesi göz ardı edilemez bir halk sağlığı problemidir. Yılda içilen paket sayısı kadar hangi yaşta tütnün içimine başlandığı da dikkat edilmesi gereken bir diğer unsurdur. Ülkemizde sigaraya karşı yasalara dayanarak yapılan ciddi mücadele ile 2008-2011 yılları arasında sigara tüketimi, yüzde 12 oranında azalmıştır. Bu mücadele ısrarla sürdürülmelidir.”
Doç. Dr. Kabalak, akciğer kanserinde en büyük etmenin tütün ürünü kullanımının yanında çevresel faktörlerin, özellikle asbest maruziyetinin de ciddi risk oluşturduğunu söyleyerek, bu konuda yapılmış güncel bir çalışmayı da aktardı: “Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Güntülü Ak ve ekibi yaptıkları çalışma ile asbestin sigaradan bağımsız olarak kanser riskini artırdığını gösterdi. Aynı çalışmada Türkiye’de asbest maruziyetine göre riskli bölgelerin verileri de oluşturuldu. Asbest maruziyeti, iç ortam hava kirliliği, biyokütle ve diğer tütün ürünleri de ülkemiz için en az sigara kadar önemli bir risk faktörü olarak öne çıkıyor. Türkiye için tarama programı geliştirilirken bu gibi kişisel ve çevresel risk faktörleri mutlaka göz önüne alınmalıdır.”
“Akciğer kanseri ileri evrelere ulaşmadıkça hastada semptom yaratmıyor ve hastalar geç evrelerde tanı alabiliyor. Akciğer kanserinde sağkalımın arttırılması için tarama programlarına önem verilmesi gereklidir” diyen Doç. Dr. Kabalak bu konuda şu çağrıyı da yaptı: “Ulusal akciğer tarama programı (NSLT) ve Belçika-Hollanda (NELSON) Çalışması gibi çalışmalar, tarama sayesinde hastaların erken evrede tanı alarak cerrahi gibi iyileştirici tedavilere ulaşabilmesinin mümkün olduğunu ortaya koyuyor. Hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapiler, tüm evrelerde sağkalıma katkı sağlayarak, ileri evrede bile beklenen yaşam süresini artırıyor. Ancak akciğer kanseri tedavisinin geri ödemesindeki engeller nedeni ile etkin tedaviden yoksun kalan birçok hasta da var. İşte bu nedenle akciğer kanserinin yönetiminde hekimlerle birlikte, sivil toplum kuruluşları, iş sağlığı ve güvenliği uzmanları, idari yetkililer bir uyum içinde çalışmalıdır. Sigara bırakma poliklinikleri yaygınlaştırılmalı ve ülkemizin sosyo-ekonomik durumu göz önünde alınarak çevresel mesleki ve bireysel riskler doğrultusunda tarama politikası oluşturulmalıdır.”